top of page

Neden ‘’LİDER’’ VE ‘’TAKİPÇİ’’ Kavramlarını Genelde Yanlış Yorumlarız?



Bu makalenin yazarını bulamadık. İngilizceden Türkçeye çevirdik. Eğer bilen varsa lütfen bizimle paylaşsın, biz de yazarı paylaşabilelim. Yazarın bahsettiği "Liderlik" ve "Takipçilik" her dans ortamında tartışılan popüler bir konudur. Keyifli okumalar diliyoruz:


‘’Lider’’ ve ‘’Takipçi’’ kavramlarının anlamı ve diğer dillerdeki karşılıkları hakkında genel bir eleştiri söz konusudur. ‘’Liderlik etmek’’ kelimesi sözlükte  ‘’kademeli bir ilerleme durumuna rehberlik etmek’’, ‘’bir doğrultuya yönlendirmek’’ şeklinde açıklanıyor. ‘’Takip etmek’’ ise ‘’birinin yahut bir şeyin ardından gitmek’’ anlamını taşıyor. Gördüğünüz gibi, bu iki terim hiç bir duygusal anlam taşımaksızın tango rollerini tam olarak tanımlıyor. Ancak, birçok insan bundan pek de hoşnut değil.

Sosyal tango, birlikte gelişim gösterilmesi gereken bir danstır, yani bir anlamda iki kişinin sohbetidir. Her sohbette olduğu gibi, ötekinin sohbete dahil olabilmesi için, diğerinin sohbeti başlatması gerekir. Diğer dillerde ‘’liderlik etmek’’ bazen ‘’rehberlik etmek’’ yahut ‘’marke etmek’’ gibi kelimelerle değiştirilir. Fakat, tüm terminolojik terimler,  liderler için ‘’bir yönelme teklifinde bulunmak’’ ve takipçiler için ‘’teklif edilen yönde hareketlenmek’’ anlamına gelecektir.

İnsanlık tarihi boyunca ‘’lider’’ ve ‘’takipçi’’ kelimeleri gerçek anlamlarından epeyce uzakta, farklı konseptlere referans eder şekilde kullanılmışlardır. ‘’Yönlendir ve takip et’’ modeli genellikle ‘’emir ver ve emir al’’ modeli ile karıştırılır. ‘’Emir ver ve emir al’’ modelinde üstün grup, dezavantajlı grubu hayatıyla tehdit ederek emirleri uygulamaya zorlar. Bu tarihsel anlamlar bazen son derece güçlüdür. Aslında ‘’emir ver ve uygulat’’ modeli’’ ne liderlikle ne de takipçilikle uzaktan yakından alakalı değildir. Eğer amacınız ilginç bir sohbet başlatmak yahut uyumlu bir dans yaratmak ise, ‘’emir ver ve emir al’’ modeli asla işe yaramaz.

Basitçe anlatmak gerekirse, tangoda liderin görevi çiftin pistte hareket sorumluluğunu üstlenmektir. Lider bir tasarı ve biçim ortaya koyarken, karşısındakine de takip edebilmesi için yeterli bilgiyi verir. Liderlik YÖN ile ilgilidir. Takipçinin rolü ise teklif edilen yönü hissetmek ve aktif bir şekilde, tereddütsüzce oraya yönelmektir. Takip GÜVEN ile ilgilidir. Bu yüzden birçok eğitmen yönlendirme-izleme kargaşından sıkılıp, yerine ‘’teklif etme’’ ve ‘’cevap verme’’ kelimelerini kullanmaya başlamıştır. Ancak ‘’liderlik etmek’’ ve ‘’takip etmek’’ bu rolleri en iyi tanımlayan kelimelerdir. İyi bir lider, yalnızca teklifte bulunmaz, çiftten sorumlu bir pozisyondadır, şartlar dahilinde nereye ve nasıl gidileceğinin kararını karşısındakinin yeteneği ve karakterine göre verir. Takip etmek ise, yalnızca teklife cevap vermek değil, kendinizi, müzikalitenizi ve enerjinizi size sunulan tasarıya göre ortaya koyabilmektir. Bu karşılıklı etkileşim bir paradoksu da içinde barındırır: Takipçi yönü ve hızı anladığında, çifte hareketlenme vasıtasıyla takipçi liderlik ederken, lider de bağlantıyı korumak adına takipçi durumuna geçer.

Bir kadın tangoya geldiğinde, büyük ihtimal bunlardan bihaberdir. Feministler şöyle bir yana dursun, ‘’Takip etmek’’ ve ‘’itaat etmek’’ kelimelerinin karıştırılan anlamları modern ve bağımsız her kadın için bir isyan sebebidir. Eğitmen ‘’düşünmeyi bırak ve takip et’’ dediği anda bu karmaşa en üst seviyesine çıkar. Aslında anlatılmak istenen ise, rasyonel yorumun bir kenara bırakılıp hareketlenme teklifine güven duymaktır. Ancak, anlaşılan ise tam tersine ‘’pasif, düşünmeyen ve liderin hükmünde bir obje olmam isteniyor’’dur ve bu noktada iki seçenek vardır. Ya obje olacak ya da isyan edecektir ki bu da ‘’konuşurum ama yalnızca ben konuşursam’’ anlamına gelir.

Bir kadın ‘’itaat’’ modelini tercih ettiğinde, kendi hareketinin şeklini başından sonuna kadar liderin tarif etmesini bekler. Bu durum kadını yavaşlatır ve lidere bu durumda ya dans etmeyi sonlandırmak ya da kadını oradan oraya hareket etmeye zorlamak seçenekleriyle karşı karşıya kalır. Bu bir kısır döngüye yol açar: Kadın daha az hareket ettikçe, erkek daha fazla zorlar, ve daha fazla zorlandıkça kadın da daha az hareket etmek zorunda kalır. Bu şekilde bir takipçilik, arkadaşınızla yürüyüşe çıkıp ondan size nereye adım atmanız gerektiğini söylemesini beklemek gibidir. Bir kadının, pasif bir obje olmayı tercih etmesi, lideri bir eşya taşımak zorunda bırakması demektir. Bir liderin takipçiyi eşya olarak görmesi ise, kendini etraftaki dansçıların çoğu tarafından reddilmeye mahkum etmesi anlamına gelir.

Aslında, takipçiliğin pasiflikle hiçbir ilgisi yoktur; tıpkı liderliğin de güç ile ilgisi olmadığı gibi. Takipçilik son derece aktif, her an tetikte, her an boşluğa akmaya hazır, her an dinleyen ve karşılık veren bir roldür – her daim tepkiye ve teklife açıktır. Bir nehir olmak gibidir: Boşluk olduğu sürece nehir hiçbir güce ihtiyaç duymadan akmaya devam eder. Takip etmek, yargılamayı bir kenara bırakıp, karşınızaki kişinin götürdüğü yöne güvenmek, kendinize özgü bir şekilde, kesin bir ifade ile yönelmektir. Takipçilik bir seçimdir ve uyum işidir. Takip etmezsem, bir adamın beni hareketlendirmesi için yuvarlaması gerekir.

Liderlik yalnızca yol göstermek değil, karşınızdakinin hareket isteğini de kendi yaratıcı amaçlarınız için kullanabilmektir. Genelde liderlik bir çocukla oynamak gibidir. Bir çocuk, istediği şekilde hareket edecek enerjiye, iradeye ve fikre sahiptir. Asıl olay, o çocuğun sizinle oynamasını sağlayabilmektir.

‘’Lider ve takipçi’’ konseptini, ‘’Emir ver ve emir al’’ modeliyle karıştırmamızın diğer bir sebebi de iki söylemin aynı enerji kaynağını paylaşıyor olmalarıdır. Buna şimdilik “Soran” (Yorumlayanı dinleyen) ve “Yorumlayan”

‘’Soran’’enerji YARATABİLME enerjisidir. Hareket etmek, gitmek, keşfetmek, yaratmak ve yok etmek ile ilgilidir. Liderlik bu enerjinin sağlıklı bir dışavurumudur; hedef sahibi olmayı, idareyi, aktarmayı, sorumluluğu ve yönlendirmeyi içinde barındırır. ‘’Yorumlayan’ enerji ise VAROLMAK enerjisidir. Bulunan her boşluğa akmak, onu doldurmak, oraya kurulmaktır, anlam katmaktır. Önsezi, hissetmek, güven duygusu, yeni şeylere hayat verme ve dönüşüm ile ilgilidir. Tangonun en güzel yönlerinden biri de, bu iki enerjinin birbiriyle oynarken kendi dışavurumlarını yaratabilmeleridir. Ancak, gerçek bir lider olarak içinizde biraz ‘’yorumlayan’’, takipçi olarak ise biraz ‘’soran’’ enerjiden bulundurmanız gerekir. Peki neden? Çünkü tek yönde aşırıya kaçıldığında, bu iki enerji ‘’emir ver ve emir al’’ şekline dönüşüverirler. Aşırı ‘’soran’’ enerji şiddete, aşırı ‘’yorumlayan’’ enerji de tamamen pasifliğe sebep olur. İlki bir maço, ikincisi de prenses yaratır. Bu durum dans esnasında, bir erkeğin kadını kolları arasında sıkıp pistte oradan oraya götürmesi, kadınında ezilmemek adına hızlıca adımlaması anlamına gelir. Ne yazık ki, gittiğiniz yerlerde halen ‘’maço/prenses’’ ikilisini göreceksinizdir. Sorun kelimelerde değil, insanların kelimelere getirdiği yorumdadır. Kelimelerin tek başlarına kusursuzdurlar.

Her birimiz, iki enerjiye de sahibizdir ve bunların dengesi her bireyde ve her olayda farklıdır. Yönlendirmeyi seven bir kadın saldırgan bir feminist olmak zorunda değildir; yalnızca liderlik etmesini seviyordur. Erkek takip etmeyi seviyor ise, bu onun boyun eğen yahut homoseksüel olduğu anlamına gelmez; o andaki takipçilik duygusunu seviyordur. Tercihiniz başka kelimeler bulmaktan yana ise, daha uygun olduğunu düşündüğünüz kelimeleri seçin. Sonuçta, önemli olan bunu dansa nasıl yansıttığınızdır.

 

0 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page